Bir Albümün Peşinde: “The Sound of Criss Cross- Classics Moog Indigo – Experience Synthesizer”

Resim: Albümün en bilinen kapağı…Türkiye versiyonu da bu kapağa yakındır.

Hep söylenir ya “Anneciğim ud çalardı; benim de musikiyle tanışmam bu vesile ile oldu.” diye; benim de analog synthesizerlar ile iştigalim anneciğim sayesindedir. Anneciğimin (burada Zeki Müren vurgusu hayal edin) zamanında  aldığı albüm  The Sound of Criss Cross’un “Classics Moog Indigo – Experience Synthesizer” adlı uzunçaları idi.  Plağı modern bir klasik müziği plağı olarak dinliyor, pek de James Last orkestrasından farkını ayırt edemiyordum. Ancak plakta garip şeylerin olduğunun da en azından sezebiliyordum. Bu sezgisel deneyim kulağımda analog synthesizer tınılarının kalmasına ve gelecekte dinlediğim müzikal işlerde bu tınıyı aramama ve hatta Moog Little Phatty sahibi olmama da vesile olmuştur.

Image result for the sound of criss cross

Resim: Albümün Almanya baskısı

Doğrusu, Ayyuka tanıtımı sonrası ilk yazımda tam da albüm tanıtımı yapmaya niyetlenmiştim. Ancak geçmişten gelen bu albümün türlü serbest çağrışımlarla zihnimi ve kalbimi yeniden meşgul etmeye başlaması  ile birden bire yön değiştirdim ve okumakta olduğunuz yazıyı inşa etmeye karar verdim. Hâlbuki güncel bir albüm üzerinden müzik dünyamızın nabzını tutan bir müzik yazarı olmaya ne de çok namzettim.

Öncelikle ilk gençliğimi yaşadığım 1990’larda  Walter (Wendy) Carlos’un Moog ile yaptığı Bach yorumlarıyla karşılaştıktan sonra bu plağı Moog plakları kategorisinde yeniden ele almaya başladığımı söylemeliyim. Plağın biraz da istismara dönüşmüş Moog ve easy listening dünyasında müstesna bir yere sahip olduğunu da böylelikle farkettim. Plağın ortaya koyduğu fark icracı ekibin yetkinliği ve düzenlemelerdeki incelikte gizliydi. Kimdir bu koçyiğit ekip derken plak notlarından en fazla aranjör olarak Johnny Glider ismine rastlayabiliyordum.

WALTER CARLOS switched-on bach ii

Ne var ki internetsiz bir dünyada da Johnny Glider’ın kim olduğunu ortaya koymak pek de mümkün olamıyordu. Oysa Johhny Glider sadece bu projede kullanılan bir takma isimdi ve plak kadrosu her biri dikkat çekici müzisyenlerden müteşekkildi. Yani bir gizli hazinemiz vardı elimizin altında.  

Internet, Hz. Google, discogs derken plak hakkında da bilgi edinmek mümkün oldu: Albüm, Fransa’da Barclay tarafından “Classics Moog Indigo” ismiyle 1973 yılında yayımlanmış. Plağın İngiliz versiyonu ise aynı yıl farklı bir kapak ve isimle piyasaya sürülmüş: “In A Classical Moog”.

Resim: Albümün İngiliz versiyonunun kapağı

1978 yılında ise Fransa’da da hem kapak hem de isim olarak farklı bir baskı yine Barclay tarafından yapılmış. Burada da isim “Synthesizer Experience”. Sadece bu baskıda plakta çalan müzisyenlere yer verilmiş. Plakta ayrıca kullanılan analog synthesizerın Moog değil ARP olduğu belirtilmiş. Yani bu plak da aynı ülkemizin yegâne Moog uzunçaları olan Metin Alatlı’nın Allamooga Esinlemeler albümü gibi ARP synthesizerın kullanıldığı bir albüm…

Plağın klasik versiyonu yani kadronun zikredilmediği baskı, Almanya, Türkiye ve Yeni Zelanda’da da esas alınmış. Albüm ayrıca 1975 yılında Pop Classical In Moog ismiyle bir kez daha yayımlanmış.

Albümde temel olarak çoksesli batı müziğinin ünlü eserlerinin ana temaları modern üslupla icra edilmiş. Bu yapılan iş, ilk bakışta çok da ilginç bir deneme değil.  Walter Carlos’un “Switched On Bach”, “Switched On Bach II”, “Well Tempered Synthesizer”, Tomita’nın “Planets”, “Pictures At An Exhibition”, “Snow Flakes are Falling” gibi daha akademik albümlerinin yanısıra, The Mighty Moog’un  “Everything You Always Wanted To Hear On The Moog (But Were Afraid To Ask For)” , Hans Wurman’ın “The Moog Strikes Bach” gibi bu türün pek çok örneği mevcut…  

Image result for tomita planets

Bu albüm ise easy listening mantığına yakın olmakla birlikte kayıt teknikleri itibariyle hiç de zararsız bir müzik değil. Arkada bir yerlerde kendi kendine çalmıyor. Her tuşede, her notada, her riffte dikkatleri kendi üzerine çekiyor ve dinletiyor. Çekirdek grubu oluşturan kadro çok sağlam müzisyenlerden müteşekkil; onun yanısıra yaylılar, teneke sazlar, üflemeliler hatta operatik vokaller dahil olmak üzere büyük orkestranın da dahil olduğu geniş bir çalgısal destek sözkonusu… Müzisyenlerin her biri adeta solo enstrüman gibi enstrümanlarının tüm titreşimleri ile kayıtta kendini gösteriyor. Bu anlamda albüm gerçekten de groovy diyebileceğimiz bir kıvamda kendini ortaya koyuyor.  

Albümün şarkı listesi şu şekilde:

A1         Overture From L’Arlesienne (G.Bizet)

A2         Sonata No.11 (W.A.Mozart)

A3         Le Tambourin (Jean-Philippe Rameau)

A4         The Barber Of Seville (Figaro’s Theme) (Gioacchino Rossini)

A5         Norwegian Dance No.2 (Edvard Hagerup Grieg)

A6         William Tell Overture (Gioacchino Rossini)

B1          Sonata ‘Pathetique’ – Adagio Cantabile (L.W. Beethoven)

B2          Turkish March(W.A.Mozart)

B3          Carmen (Habanera) (G.Bizet)

B4          The Fifth Season (J. Glider(Jean Bouchéty))

B5          Excerpt From The Suite In B Minor (J.S.Bach)

B6          Symphony No.40 (W.A.Mozart)

Albümde Jean Bouchéty bestesi olan The Fifth Season dışındaki eserlerin tamamı çoksesli batı müziğinin Barok ve Romantik dönemini içeren popüler eserlerin en fazla bilinen temalarından oluşuyor; The Fifth Season ise büyük ihtimalle Vivaldi’nin “Dört Mevsim”ine nazire olarak yapılmış bir çalışma…

Johnny Glider ismi özellikle synthesizer ile ilgili kavram olan soyadı ile ilginç bir kurmaca… Johnny Glider, besteci ve aranjör Jean Bouchéty’nin The Sound of Criss Cross Projesinde kullandığı bir takma isim. Jean Bouchéty 1920 yılında doğmuş ve 2006 yılında 86 yaşında kaybetmişiz. Besteci, aranjör ve orkestra şefi olmasının yanısıra bir kontrabasçı… 1949 yılında Geo Daly’nin caz kuartetinde profesyonel olmuş ve orkestranın ilk 78 devir plağında da çalmış: “Nine O’Clock Jump-Moonglow at Swing”. 1958 yılından itibaren kendi orkestrasıyla pek çok Fransız şarkıcıya plaklarında eşlik etmiş. Eddy Mitchell. Claude François,  Jean-Jacques Debout,  Éric Charden, Michel Polnareff,  Nicoletta, Michel Fugain, Mireille Mathieu ve Dalida,  Jean Bouchéty’nin eşlik ettiği şarkıcıların sadece bir bölümünü oluşturuyor.

Related image

Jean Bouchéty ayrıca film müzikleri yapmış ve temelde easy listening olarak nitelendirilebilecek solo albümler yapmış. Bouchety müziğinde elektroniği de alabildiğine kullanmış. 1979 yılında Bruton Music hesabına yaptığı Biology albümü ile elektronik enstrümanlarla perküsyon ağırlıklı müzik yaparak kalbin ve vücudun enerjisine odaklanmış.

Bouchety, library music adını verdiğimiz müzikal kataloglar kapsamında da geniş bir külliyat oluşturmuş. Bu kapsamda biraz önce bahsettiğimiz albümün yapımcısı Bruton Music ve KPM kontratlarıyla plak yapmış.

Bruton Music, 1977 yılında library music firması olarak Robin Phillips tarafından kurulmuş; ismini de şirketin kurulduğu sokaktan almış. Pop şarkıcısı Michael Jackson şirketi 1982 yılında satın almış; ancak daha sonra 1985 yılında Zomba Group’a satmış. 2002 yılında  BMG  Zomba’yı satın almış ve şirket BMG Zomba Production’a evrilmiş.

Bouchety’nin spotify üzerinden bile rahatlıkla erişilebilenönemli bir  albümü olan 1972 yapım The Magic of Bouchety ise bir başka library music şirketi KPM tarafından yayımlanmış. KPM 1960 yılında kurulmuş.  KPM’in açılımı  Keith Prowse Maurice Music Ltd. olup 1969 yılında EMI bünyesine katılmış.

Bouchety, The Sound of Criss Cross projesine ise 1972 yılında başlamış. İlk yayınlanan ürün ise “Bangla-Desh / Blue Kirie ‎” adlı eserlerin coverlarından oluşan bir 45’lik plak. Bangla-Desh, tahmin edileceği üzere George Harrison’un eserinin bir yorumu…

Resim: Bangla-Desh 45’liğinin kapağı

Devamında ise albümün içeriğinden iki eserin yer aldığı bir 45’lik plak yayımlanmış. Plakta albüm içeriğinde de yer alan Badinerie (Extrait De La Suite En Si Mineur) ve Sonate XV (Albümde “Sonata ‘Pathetique’ – Adagio Cantabile” olarak geçiyor.) adlı eserler yer alıyor. 45’lik özgün kapağıyla Fransa, Portekiz, Yeni Zelanda ve Avusturalya’da, alternatif kapakla da Türkiye’de Melodi plak tarafından yayımlanmış.

Resim: Sonate XV-Badinerie 45’liğinin özgün kapağı

Resim: Sonate XV-Badinerie 45’liğinin Türkiye versiyonu (Melodi Plak) Melodi plak albümün Türkiye baskısını da üstlendi. Öte yandan Barclay logosunu korudu.

Barclay tarafından tek ama çok kapak versiyonlu olan albüm 1973 yılında piyasaya çıkmış. Albüm kayıtlarında stereonun ve mikrofonun çoklu plasmanının avantajlarından yararlanarak hem deneysel hem de çok temiz bir yapım ortaya konulmuş.

Albümde çalan müzisyenler de öyle alalede stüdyo eşlikçileri değil… Bas’ta Herbie Flowers, davulda  Barry Morgan, gitarda Alan Parker, orgda Alan Hawkshaw ve synthesizerda Adrian Kerridge ve yine Alan Hawkshaw yer alıyor. Özenli kaydı da ARP synthesizer da çalan  Adrian Kerridge’e borçluyuz.

Adrian Kerridge, 50 yıl boyunca İngiliz kayıt endüstrisine katkıda bulunmuş öncü bir isim… Kurucu babası olduğu CADAC konsolları ile Landsdowne stüdyosunda yaptığı kayıtlar ile Dave Clark 5 dâhil olmak üzere British Invasion’ın birçok müzisyenine ve gruba hayat verdi. Kerridge, Classics Moog Indigo albümünü de yine Landsdowne Stüdyolarında ve 24 kanallı CADAC konsolu ile kaydetmiş. Nitekim 24 kanalın tüm olanakları ile kullanımı konusunda en iyi örnek de Danse Norvégienne N° 2’de davula yaptığı çoklu mikrofon plasmanı ile elde ettiği geniş sound…Sektörün teknolojik değişimlerine birinci elden tanık olarak mono analog bantlardan multitrack kayıtlara , dijital kayıtlardan ilk editleme teknolojilerine kadar her gelişmeyi yaşamış ve uygulamış.

Fotoğraf açıklaması yok.

Resim: Kerridge’in otobiyografik kitabı

1960’larda yaptığı denemelerle 1950’lerde çok eksikliği çekilen modern ve açık soundu ortaya koydu. Kayıtlarında sıcak, temiz ve cesur tavır ile çağdaşlarının muhafazakâr yaklaşımlarından ayrılıyor. Kerridge’in stüdyosundan Joe Meek’in de yolu geçmiş ve Meek ile Kerridge kayıt denemeleri anlamında birbirleri beslemişler. Meek daha sonra ayrılıp kendi stüdyosunu kurmuş ve Telstar gibi deneysel surf hitlerini kaydetmiş. Adrian Kerridge de hem KPM hem de İngiliz müzik sektörünün genel yapısına yönelik olarak çığır açan kayıtlara imza atmış. 1987 yılında Wembley’de CTS stüdyolarını kurmuş ve pek çok James Bond filminin skorları bu stüdyoda hazırlanmış. Kerridge, Association of Professional Recording Services (APRS) tarafından verilen Yaşamboyu Başarı ödülünün de sahibi… Bu ödülün bir diğer sahibi ise The Beatles kayıtları ile bildiğimiz Sir George Martin…

Yine synthesizerda yer alan bir başka müzisyen ise Alan Hawkshaw… 1960’ların başında The Crescendos ile müziğe başlamış. Emile Ford and the Checkmates ve the Mohawks  ile devam etmiş. Hammond çalarken 1965’de The Hollies’in “Put Yourself in My Place”  şarkısında piyano çalmış. 1968 yılında David Bowie’ye “John Peel in Top Gear” adlı program için kaydedilen bir performansta eşlik etmiş ve “In The Heat of the Morning” şarkısında org solosuyla kulakların pasını silmiş. 1969-1971 döneminde sahnede ve albümlerde ise The Shadows grubuna eşlik etmiş. Disko çağında ise Donna Summer’ın 1977’de yayımlanan ikili albümü “Once Upon A Time”da klavyeleri çalmış ve 1979 yılında ABD’de disko hitlerinden biri olan “Here Comes That Sound Again”i “Love De-Luxe With Hawkshaw’s Discophonia” adı altında yayınlamış. “Bizarre” adı altında da yine aynı yıl bir disko albümü yayımlamış. Tıpkı Bouchety gibi KPM için beste ve kayıtlar yapmış; film ve dizi müzikleri bestelemiş. 2016 yılında müzik endüstrisine katkılarından dolayı fahri doktora almış.

Image result for Alan Hawkshaw

Video: Hawkshaw’ın org solosunun olduğu Bowie performansı (1968)

Albümde davulları çalan Barry Morgan ( 1944–2007) da Blue Mink, Collective Consciousness Society ve pek çok diğer grupta çalmış bir müzisyen; aynı zamanda da Morgan Studios’un sahibi… 1960’larda başlayan müzik kariyerinde 10 yıl kadar Tom Jones’a  eşlik etmiş. “Bowie at The Beeb” albümünde ilk kez yayımlanan kayıtlarda göreceğimiz üzere The Sound of Criss Cross müzisyenleri  Alan Hawkshaw ve Herbie Flowers ile The Tony Visconti Orchestra ismi altında David Bowie’ye eşlik etmiş. Bowie’nin kariyeri boyunca varlığını hep koruyan Tony Visconti’nin orkestrası basta Herbie Flowers, davulda Barry Morgan, gitarda John McLaughlin, klavyede Alan Hawkshaw  ve geri vokalde Tony Visconti ve Steve Peregrin Took’tan oluşuyordu.

Image result for barry morgan drummer

The Sound of Criss Cross’un gitaristi Alan Frederick Parker (born 26 August 1944) ise yine çok kritik yerlerde gitar çalmış bir müzisyen ve besteci… Barry Morgan ile paralel olarak Blue Mink, The Congregation, Collective Consciousness Society ile çalışmış; bu da yetmemiş Serge Gainsbourg’a gitar çalmış. Pek çok çaldığı kayıtta ismi görünmüyor ama yine de Donovan’ın “Hurdy Gurdy Man”, the Walker Brothers’ın  “No Regrets”i, Mike Batt’in “The Ride to Agadir”de elektrik gitar çaldığı biliniyor. “Whole Lotta Love”ın  “Top of the Pops” programının tema müziği olarak kaydedilmiş versiyonunda da gitarda Alan Parker yer almış. Parker’ın bence en vurucu performanı ise  David Bowie’nin Diamond Dogs albümünde yer alan “1984”de çaldığı wah wah pedallı gitar…

Image result for Alan Frederick Parker guitar

Video: Bowie’nin 1984’üne Parker’dan wah wah pedallı dokunuşlar

Parker ayrıca pek çok televizyon dizisi ve film müziklerine de imzasını atmış. Bunlardan TV dizisi müzikleri olarak Angels, Minder, The Glory Boys, Dempsey and Makepeace, French Fields, Red Fox, ITN’s News At Ten, Walking with Cavemen ve Coast; film müziği olarak da Jaws 3-D (1983), American Gothic (1988), What’s Eating Gilbert Grape (1993) and Alex Rider: Stormbreaker (2006) gibi çalışmaları sayabiliriz.

Parker’ın Jimi Hendrix’in Epiphone marka akustik gitarının da sahibi olduğunu belirtelim. Hendrix bu gitarı Parker’a  Mart 1970’de hediye etmiş.

Brian Keith “Herbie” Flowers (born 19 May 1938) da albümün bas gitar çalan müzisyeni… Flowers, elektirk bass, kontrabas ve tuba konusunda uzmanlaşmış bir isim. Blue Mink, T. Rex ve  Sky  gruplarının basçısı olarak biliniyor. Aynı zamanda İngiltere’nin en fazla bilinen session basçılarından biri…

Image result for Herbie" Flowers

Kayıtlarına katkı verdiği müzisyen ve albümlere baktığımızda çok geniş bir liste karşımıza çıkıyor: Elton John (Tumbleweed Connection, Madman Across the Water), David Bowie (Space Oddity, Diamond Dogs), Lou Reed (Transformer, “Walk on the Wild Side”daki bas hatlarını hatırlayınız), Melanie (Candles in the Rain), Roy Harper (Bullinamingvase), David Essex (Rock On), Allan Clarke, Al Kooper (New York City (You’re a Woman)), Bryan Ferry (The Bride Stripped Bare), Harry Nilsson (Nilsson Schmilsson, Son of Dracula), Cat Stevens (New Masters, Foreigner), Paul McCartney (Give My Regards to Broad Street), George Harrison (Somewhere in England, Gone Troppo, Brainwashed) and Ringo Starr (Stop and Smell the Roses). Jeff Wayne’in  müzikal versiyonunu yaptığı The War of the Worlds albümünde de bas gitarı Flowers çalıyor. 1970’lerin sonuna dek Flowers’ın yaklaşık 500 hit kayıtta çaldığı tahmin ediliyor.

Video: Flowers, Walk On The Wild Side’da çaldığı kontrabas rifflerinin öyküsünü anlatıyor.

Velhasılı kelam plakçılarda, sahafta, internet mecralarında sıklıkla görüp büyük ihtimalle burun kıvırdığımız pek çok easy listening plaklarının arasında bu plak da içindeki zihin açıcı pek çok müzikal deneme ve buluşu ile keşfedilmeyi bekliyor.  Kayıt teknisyeninden müzisyenine kadar herbiri müzikal hayatı boyunca rüştünü fazla fazla ispat etmiş isimlerle tanışmak bu plak sayesinde mümkün…

Maalesef henüz spotify vb. stream servislerinde yer almıyor; ancak youtube üzerinden tracklistin en azından önemli bir bölümüne ulaşabiliyoruz. Umut ediyorum ki bu yazı da plak eşelerken muhtemelen atladığımız bu albüme erişilmesi ve müzikalitesinin anlaşılması için vesile olur.

Dinleme Ödevi

Youtube üzerinde bulabildiğim kadarıyla albüm içeriği ve ilk 45’liğin kaydının yer aldığı bir playlist oluşturdum. Eksik eserler var ancak bir fikir verecektir.

Leave a comment