Yeni Başlayanlar İçin Manolis Angelopoulos

manolisManolis Angelopoulos (Aggelopoulos olarak da yazılır.) 8 Nisan 1939 yılında Drama-Agios Athanasios’ta yer alan bir tavernada dünyaya geldi. Öte yandan ailesiyle birlikte çocukluğu  Egaleo’da bulunan Agia Varvara’da geçti. Babası Elias bir sokak satıcısıydı ve Manolis 13 yaşında iken dünyadan göçüp gitmiş. Babasının yerini kısa sürede alan Manolis annesi ve küçük kardeşi Lefteris’in geçimini sağlamak için Atina sokaklarında satıcılık yapmış, Menandrou Caddesinde  bir cila dükkanında çalışmış.

Bir gün işten yorgun argın bir vaziyette sinemaya gitti. Film bittiğinde saat gecenin 12’siydi. Eve doğru yola koyulurken bir yandan da bir şarkı söylemeye başladı. Tam o sırada ardı sıra gelen iki kişiyi farketti ve şarkıyı kesti. Bunlardan biri “şarkı söylemeyi kesme, çok güzel bir sesin var” dedi ve ekledi “Annene söyle seni Anestis Athanasios ile tanıştırsın.”

Athanasius başarılı bir çingene şarkıcı ve buzukiciydi. Onunla birlikte bir başka sanatkar olan Thanasis Lagouros da vardı. Anestis, Manolis’in sigara paketinin üzerine Columbia Plak Şirketinin adresini yazdı.  Ertesi gün oraya gittiğinde tıpkı İMÇ’de kendini beğendirmeye çalışan türkücüler gibi bir çok genç hevesliyle beraber sesini dinletti. Sonrasında ise hiçbir şey söylemeden gerisin geri gönderildi. Çok büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.

Eski hayatına dönen Manolis, yine sokaklarda halı satıyordu. Hiç halı satamadığı bir gün, bir kafeye oturdu. Amacı Anestis’i yeniden bulmaktı. Bir kahve söyledi kendine ve tam o sırada karşısında oturan iki kişi birini arayıp aramadığını sordular. Manolis, Anestos’u aradığını söyledi. Karşısındaki ünlü şarkı sözü yazarı Tassos Demoglou idi. Yanındaki arkadaşını tanıttı. O da besteci Yiannis Politis’di. Ona şarkı söylemek istiyorsa kendileriyle gelmesi gerektiğini söylediler. Bir taksiye Manolis’i bindirip şoförün eline bir adres tutuşturdular. Saat on bir buçuktu ve Theodoros Derveniotis tam da evinden çıkmak üzereyken onu yakalamışlardı. “Sana birisini getirdik” dediler.  Derveniotis gayet isteksiz bir şekilde onları kabul etti.

Bir başka anlatımda ise Stelios Kazantzidis’in orkestrasında buzuki çalan Anestos Athanasios’un kuzeni aracılığıyla Theodoros Derveniotis ile tanışmanın gerçekleştiği bahsediliyor.

Theodoros Derveniotis o günü şöyle anlatıyor: “Çingeneyi  gördüğüm zaman hafiften bir rahatsızlık hissettim. Çok fazla işim vardı ve zamanımdan çalmış olmalarından hiç de hoşnut değildim. Hayatımda ilk kez bir çingenenin şarkıcı olmak istediğine şahit oluyordum. Onları reddettim ve ayağa kalktım ki sırtında halı olan esmer adam beni sessiz bir jest ile durdurdu ve ‘yapma patron, beni dinle, belki sesimi seversin’ dedi.  Bir tür seksi bir tarzı vardı, beğendim. İlk akorlara basar basmaz şarkısını söylemeye başladı. Çok nadir bulunan bir sese sahipti. Tüm şarkıyı söylemesine izin verdim ve haydi kontrat yapalım dedim. Taksiye atlayıp fabrikaya gittik. Müzik departmanı müdürü Miliopoulos’u buldum.  ‘Yanına bir kontrat al ve sana bir ses dinletmeme izin ver’ dedim. Gelmek istemedi. Ben ısrar ettim, o ısrar etti, derken bizi takip etti ve Manolis’i dinledi ve hiçbir tartışmaya yer bırakmadan onu kabul etti. Sonunda kontrat imzalandı. Ertesi hafta Manolis ilk şarkısını kaydetti ve kariyeri başladı. “

Plak için prova yaparken Aggelopoulos’un cesareti artmıştı. Sadece plak yapan biri değil aynı zamanda canlı olarak müzik de yapan bir şarkıcı olmak istiyordu. Columbia Plak’ta Manolis için Miliopoulos ile görüştüler. Akabinde aynı zamanda besteci olan mekan işletmecisi Christos Kolokotronis’e Manolis’i tanıttılar ve  Kolokotronis’in mekanında çalışmaya başladı. Haidari adlı bu mekanda  ünlü rembetiko şarkıcıları Sotiria Bellou ve Stratos Pagoumoutsis ile çalışma şansını elde eden Manolis “Τρέξε στα τσαντίρια μάνα”  adlı ilk plağını yaptı. 1956 sonunda yapılan bu ilk plak neredeyse hiç ses getirmedi.

Bu dönemde Tsigganos Meniaditis adlı bir grup da kuran Manolis farklı mekanlarda 6’şar aylık sürelerle çalıştı. Önceleri sigara paketleri, kağıt ve kağıt peçetelere imza atarken ünü arttıkça kendisiyle fotoğraf çektirmek insanlarla da karşılaşmaya başladı.

Bütün bunlar 1957 civarında yaşandı. Bu dönemde “Tzingeneler” gibi önemli eserleri de plak yaptı. Hatta ismi Türkçe olan Çingeneler şarkısı Türkiye’de de 78 devir olarak yayınlandı.

Bu dönemde Yunanistan’da da Türkiye’de olduğu gibi bir Hint filmleri popüler durumdaydı: Awara, Pardesi gibi filmlerle müzikleriyle de insanları etkiliyordu. Bu dönemin popülaritesiyle birlikte Hint müziğinden etkilenmiş Yunan şarkıları da yazılıyordu.

1958 başlarında ise ilk kendisini zirveye taşıyan plağı yaptı. Bu, Stratos Attalidis’in bestesi “Magala” idi.  Plak, 100.000 üzerinede bir satış yaptı. Bu satışlarla birlikte Stelios Kazantzidis’in o dönemki hit şarkısı “Mandoubala” karşısında önemli bir rakip oldu.

Bu dönemde yine Columbia Plakta şarkıcı olmak üzere deneme aşamasında olan  Anoula Vassiliou ile tanıştı ve evlendiler. Çift gece klüplerinde birlikte sahne aldı ve üç çocukları oldu. Çocuklardan Stathis Angelopoulos babası gibi halen Yunanistan’ın önemli Laïkó  şarkıcılarından biridir.

Angelepoulos, 1950’lerin sonu ve 1960’ların başında Angelopoulos Laïkó  -Folk Şarkıları İmparatoru olarak nitelendirilen Stelios Kazantzidis’in karşısında durabilen tek şarkıcıdır. Öte yandan Stelios, Manolis için hep bir rol modeli olagelmiştir. Nitekim bu durumu anlatmak için “…Stelios, o bambaşka bir şeydir.” demektedir.

1959-1960 döneminde Manolis ilk kez Yunan Sinemasında arz-ı endam etti. 1960 yılında yapılan “To Rantevou tis Kyriakis” filminde Theodoros Derveniotis’in eserlerini seslendirdi. Hatta filmde Manolis’in sarışın rol arkadaşı Nota Papanikolaouwas ile birlikte şarkı söylediği sahnelerin izleyici talebi ve tezahüratıyla makinist tarafından tekrar tekrar gösterildiği de rivayet edilmektedir.

Hint ve Çingene etkilerinin yanı sıra Manolis’in Abdül Halim Hafız’a olan hayranlığı Ortadoğu ve Mısır’a müzikal yönelimini arttırdı. Bu süreçte şarkı yorumlama tarzı da belirgin bir biçimde değişti.

Stelios Kazantzidis’in yüksek ifade gücüne sahip ve teknik standarda sahip vokal ciddiyetinden etkilenen Manolis artık Arap söyleyiş biçimini de içeren yeni bir özgün forma doğru ilerliyordu.

1967 yılında Manolis’in Columbia ile 10 yıllık işbirliği sona erdi. 1967-69 arasında Stelios Pelagides prodüktörlüğünde işler yaptı. 1969 yılından sonra ise Pan-Vox ile yeni bir kariyere başladı. Bu dönemde Arap müziğine olan ilgisini iyice gün yüzüne çıkarttı. 1969 yılında Kanada, Avusturalya, ABD ve Türkiye’yi de kapsayan uzun bir turne yaptı. Turnede kendisine buzukide Palaeologus John and George Chatzithoma, klarnette Panagiotis Chaligianni ve  Philippa Ruda eşlik etti. Amerika’da bir plak doldurdu ve kendi ismini taşıyan Manolya şarkısının bestecisi Zeki Müren ile tanıştı, birlikte fotoğraf çektirdiler ve ondan imzalı bir fotoğraf aldı.

manolis zeki

1970’lerde Arap dünyasının efsanevi seslerinin meşhur ettiği şarkıların coverlarını yapmaya başladı. Lübnan’lı şarkıcı Fairouz’dan Mia Fotia, Ümmü Gülsüm’ün yorumladığı Enta Omri ise Ta Filia Sou Einai Fotia adıyla Manolis’in dilinde hayat buldu. Abdül Halim Hafız’ın eserini ise yine kendi yorumuyla Ta Mavra Matia Sou (“Τα μαύρα μάτια σου”) olarak seslendirdi ve bu eser adeta alamet-i farikası oldu.

12 buzuki

Manolis Angelopoulos ilk uzunçalarını 1964 yılında Columbia’dan çıkarttı. Odeon, Olympia ve Pan Vox’tan muhtelif klasik tarzda rembetiko ve laïkó  tarzı eserlerinden oluşan, çoğunluğu 45’lik toplaması uzunçalarlar yayımlandı. 1974 yılında yayımlanan “Λαϊκές Στροφές” adlı uzunçalar ile Manolis Angelepoulos yeni bir döneme girdi. Bu uzunçalar Vasilis Architectonidis’in orkestrasyonuyla çok sesli bir müziğin içerisine Angelepoulos’un melez müzikal yaklaşımını ortaya koyuyordu. Aynı zamanda çok seslilikle halk tipi bir müziğin kaynaşmasına vesile oluyordu.

1975 yılında ise Mia Fotia ile ortodoğu etkileri iyice belirginleşen bir Manolis vardır. Μια Φωτιά (Mia Fotia-Bir Ateş),  Fairouz tarafından seslendirilen Rahbani Kardeşlerin Nassam Aleyna El Hawa şarkısının başarılı bir uyarlamasıydı. Aynı albümde Enta Omri’nin uyarlaması olan Ta Filia Einai Foita (Öpücükler Ateştir) da yer alıyordu. I Apantisi (Cevap) ise bas, davul ve Hammond org ile buzukinin bir rembetiko rock eseri olarak göz dolduruyordu. Afti I Kyria’da (Αυτή η κυρία-Bu Hanım)  ise fuzz gitar ve buzuki birlikteliğiyle başarılı bir rock düzenlemesi ile Manolis’i bir başka faza taşıyordu. I Mana I Tourka I Mana I Greka’da (Türk Anne Grek Anne) ise bir Türk ve Yunan anne üzerinden barışçıl bir mesaj verirken, bir yandan da Erkin Koray’ın Doğan Plak dönemine gönderme yapan bir düzenleme ile müzikal kodlarımıza sesleniyor.

1977 yılı albümü Ο Πρόσφυγας  (O Prosfigas-Mülteci) adını verdiği çalışma ile açılıyor. Yunan santuru, buzukisi ve Yunan tarzı keman kullanımı ile sağlam batıya dönük bir altyapı ile Manolis’in doruğa çıktığı bir çalışma. Aporo (Merak Ediyorum), Moog synthesizerın damgasını vurduğu doğuya dönük bir Yunan tavrını içeriyor. Sou Charizo Tin Kardia Mou’da (Σου χαρίζω την καρδιά μου-Sana Kalbimi Veriyorum)  Lübnan’ın Rahbani ekolü ile Yunan kucaklaşmasını ve ünison basın neler yapabileceğini görüyoruz. Ti Na Sou Houn Pei’de Rahbani kardeşlerin bir eserini intro olarak dinliyor ve Moog ile şenlenen bir çalışmanın içine düşüyoruz. Uçan buzukilerin şarkısı Ki Esy Ki Esy’de (Κι Εσυ Κι Εσυ-Sen Yine Sen) flüt, buzuki ve davulun sürüklediği introyu takiben bir Yunan Rock Balad Standardı dinliyoruz. Benzer bir majestik rock şarkıcısı tavrı (Elvis, Tom Jones gibi bir şarkıcı gözünüzün önüne gelsin.) Poios Theos’ta (Ποιος Θεός-Hangi Tanrı) karşımıza çıkıyor.

1978 yılında Ta Mavra Matia Sou (τα μαυρα ματια σου -Siyah Gözlerin) 45’liği ile adeta kartviziti haline gelecek bir işe imza atıyor. Abdül Halim Hafız’ın seslendirdiği gayet uzun bir eser olan Nebtady Menen El Hekaya’nın girişindeki enstrümental bölümün şarkı formuna getirilmiş haliydi. Türkiye’de de farklı sözlerle Selçuk Ural (Affet Ne Olur Beni) ve Nilüfer (Ta Uzak Yollardan) tarafından Ta Mavra Matia Sou esas alınarak seslendirildi.

1979 albümü Σε θυμάμαι (Seni Hatırlıyorum) bir başka önemli Manolis Angelepoulos albümüdür. İlk şarkı Σ΄αναζητώ’nun (Seni Arıyorum) introsu Orhan Gencebay’ın Aşk Pınarı şarkısının girişi ile aynıdır. Şarkının devamı ise yine Gencebay’ın Sevemedim Karagözlüm şarkısıdır. Polka ritmi ve Moog ile gayet eğlenceli bir düzenlemeye sahiptir. Burada da bizim pek çok arabeskçinin yaptığı gibi Yunan Arabesk Kralı besteci olarak oğlu Ηλίας Αγγελόπουλος (İlias (Elias)  Aggelopoulos) ismini zikretmekte pek de sakınca görmez.

1980 yılı albümü 20 Χρόνια ise 20nci yıl kutlaması olarak yayımlanmış bir plaktı. Burada zamanında daha geleneksel olarak çalınmış eserlerinin daha batılı, daha groovy düzenlemelerle yeniden ortaya konulması sözkonusudur. Kali Tihi (Καλη Τυχη–İyi Şanslar) gibi yine kartvizit durumundaki şarkıların yeni düzenlemelerinin yanısıra 1975 sonrası yaptığı albümlerde yer alan ve yeniden düzenlenmiş eserler de aynı plakta toplanmış; böylelikle bir sound bütünlüğü korunmuştur.

1982 yılında Μας Χωρίζει Η Ζωή (Bizi Hayattan Ayırıyor) adlı bir plak daha piyasaya çıktı. Bu uzunçalarda arabeskin kullanım dozu giderek artmış ve Αυτή Τη Νύχτα (Bu Gece)  gibi gayet demli ve damar bir eser de albümde yer bulmuştu. Πηρε Φωτια Η Καλαμαρια ise intro olarak Gencebay’ın “Sevmenin Zamanı Yok” şarkısını alıntılayarak Yunan montaj sanayiine bir katkıda bulunmuştur. Mono Esy (Μονο Εσυ-Yalnız Sen) ise albümün biraz Suat Sayın’ın bestesi İntizar’ı hatırlatmakla beraber Fender Rhodes riffleri ile büyüleyen bir eseri.

1984 yılında Pan Vox ile anlaşması mucibince bu şirketten son albümünü yayımladı. Φοβάμαι Να Γελάσω (Gülmekten Kokuyorum) adlı bu albümde ülkemiz arabesk dünyasına bir başka selam daha geliyor Manolis’ten. Ανατολίτισσα adlı şarkı 1980’lerin başında iyice armonik unsurlarla bütünleşmiş arabesk dünyasının iyi bir temsilcisi olarak kulaklarımıza yerleşiyor. Öte yandan eser 1982 yılında Ferdi Tayfur’un seslendirdiği Özer Şenay bestesi Tövbekar ile birebir aynı. Hatta Manolis bir yerde Tayfur’un ağlamaklı vurgusunu bile tamamen taklit etmiş. Ata Demirer’in sahne gösterisinde Yunan dublajlı Ferdi Tayfur filmlerine yönelik bahsini tamamen doğrular nitelikte. Ne var ki besteci olarak Θεόδωρος Καμπουρίδης (Teodoros Kaburidis) adlı bir isim görüyoruz.

Pan Vox sonrası normal albüm sıklığının epey dışında bir süre sayılabilecek bir dört yıl boyunca Manolis yeni albüm yapmadı. Bu süre zarfında eski şirket ile yapılan bağlayıcı anlaşmaların sulhe kavuşması ile ilgili işlemlerin zamanını aldığını tahmin ediyoruz. Nihayet 1988 yılında Έλληνας Είμαι (Ben Yunanım) adlı bir albümü EMI’dan yayımladı. Albüm Simmons davul ve drum machine ağırlıklı bir albüm olarak Türkiye’deki arabeskin mekanikleşmeye başladığı dönemle tesadüf ediyor. Drum machine etkisiyle “oturmaya mı geldik” havası ister istemez egemen oluyor. Albümü,  çiftetelli albümü olarak nitelendirmek gayet mümkün ki malum üstadımızın bir başka lakabı da “Çiftetellici Manolis”. Μέσα στα μάτια σε κοιτώ (Gözlerinin İçinden Seni Seyrediyorum) albümün açılış eseri ve çoklu esinlenmelere (!) sahip.  Κρίμα (Yazık) ise Λευτέρης Ζέρβας bestesi olarak görünen ancak Orhan Gencebay’ın Akma Gözlerimden başka bir şey olmayan bir eser. Orhan Gencebay’ın düzenlemesine ise gayet sadık (!) kalınmış. Internet ve özellikle de youtube öncesi dünyanın küçük çakallıkları tabii ki bunlar. Yunan, Mısır, Arap ve Türklerde icraya dayalı naklin yaygın olduğu bir müzikal dünyanın mülkiyet ve telif gözetmeyen ürünleri kuşkusuz. Albümün en önemli eseri ise Molivia; rembetiko ve Laïkó  tavrının en oturaklı örneklerinden birisi.

Manolis, Eleftherotypia Gazetesine Haziran 1983’te verdiği bir mülakatta Arap tarzına yöneliminin Türkiye, Hindistan, Arap Yarımadası ve İspanya’yı ziyaretleri esnasında  başladığını; bu ülkelerden daha sonra değerlendirilmek üzere çok sayıda eseri ödünç aldığından bahsediyor.  Bu yöneliminden dolayı kendini Atina’nın kültür bekçisi olarak gören bir grup tarafından dışlandı ve üzerine “Türk Selvisi”, “çiftetellici” gibi yaftalar yapıştırıldı. Nitekim 19 ve 20 Haziran 1983’te Lycabettus Tiyatrosunda verdiği konser büyük bir ses getirdi ve akabinde bizdeki bir dönem arabesk aşağılamasına benzer bir şekilde Yunan enteli de faşizan bir “yarım porsiyon aydınlık” saçmayı ihmal etmedi. Hatta konser  ERT tarafından kaydedilmesine rağmen yayımlanmadı.

Manolis, müziğin doğanın özellikle de özgür Çingene doğasının bir parçası olduğunun bilinciyle geri adım atmadan yoluna devam etti.  O dönem küçümsenen bu kimlik dünya müziği ve etnik müziklerin ayrı bir müzikal kategori olarak rağbet göreceği bir dönemin habercisi, öncü bir tavırdı.

Manolis Angelopoulos, 14 Ocak 1989’da Londra’da üç damarı kapsayan bir bypass ameliyatı geçirdi. 2 Nisan 1989’da ise geçirdiği ameliyata bağlı gelişen komplikasyonlar sonucunda yine Londra’da hayatını kaybetti.  6 Nisan’da Agia Varvara’da Agia Eleousa Kilisesinde düzenlenen cenaze törenine binlerce kişi katıldı. Atina’nın 3ncü Mezarlığında yapılan törende ise vasiyeti gereği  kemanda Lefteris Zervas ve  klarnette Vassilis Saleas’ten oluşan küçük bir topluluk müzik yaptı.

Roman–çingene genetik ve kültürel mirasına sahip bir müzisyen olarak Manolis Angelopoulos bu kökeninden dolayı kariyeri boyunca türlü ırkçı saldırılara maruz kaldı. Eserleri Roman toplumu tarafından beğeniyle karşılansa da ırkçı önyargılar nedeniyle Yunanistan’ın bütününe nüfuz etmesi için ölümünden sonraki yılları beklemek gerekti. Ölümünden iki yıl sonra erken dönem kayıtlarını içeren ve Manolis Angelopoulos adıyla yayımlanan 3 albümlük seri ile yaygın bir tanınırlık kazandı. Ölümünün 10 ncu yılında ise Nitro dergisi  ona özel bir sayı olarak yayımlandı.  Yine aynı dönemde ulusal bir kanal Manolis’in Yunan müziğine katkıları konusunda hakkını teslim etti. Öte yandan Yunanistan’ın da müzikal hafızası ve dolayısıyla müzik endüstrisi de süreklilik arz etmediği için dönemsel yeniden hatırlanmalara rağmen albümlerinin bulunamadığı boşluklu dönemler de yaşanmıyor değil. İçinde bulunduğumuz dönem de Yunanistan’ın hatırlaması, bizim de tanışmamız için talepkâr bir zaman dilimi…

Leave a comment